7 Kasım 2008 Cuma

CEZERİ

Otomatik aletleri ilk defa yapan Müslüman Türk alimi. İsmi, Bediuzzaman Ebü’l-İzz bin İsmail bin Rezzaz el-Cezeri’dir. Dicle ile Fırat arasında bulunan Cezire (Cizre) bölgesinde doğduğu için Cezeri diye meşhur oldu. Doğum ve vefat tarihleri kesin bilinmemekle beraber 1136 (H. 531)-1206 (H. 603) seneleri arasında yaşadığı tahmin edilmektedir. Artuklu Türklerindendir. Doğu Anadolu’da İslam medeniyetinin ileri olduğu, ilim ve imar işlerinin yürütüldüğü Artukoğulları Sarayında ilmi çalışmalar yapan Cezeri, haberleşme, kontrol, denge kurma ve ayarlama ilmi olan sibernetiğin ilk kurucusudur. İnsanlarda ve makinalarda bilgi alış verişi, bunların kontrolü ve denge durumu sibernetiğin esas konusudur. Bu ilmin gelişmesiyle elektronik beyinler ve otomasyon denilen sistemler ortaya çıktı. Bu bakımdan Cezeri, yaptığı mekanik makinalarla bu ilmin temelini atmıştır. O, sadece otomatik aletleri yapmakla kalmamış, otomatik olarak çalışan sistemler arasında denge kurmayı da başarmıştır.Sekiz asır sonra İngiliz nöroloji profesörü Dr. Ross Ashby ancak 1951 senesinde üstün denge durumunu ortaya koymuştur. Fransızlar, sibernetiğin Descartes (1596-1650) ve Pascal’la (1623-1662), Almanlar Leibniz’le (1646-1716), İngilizler ise Roger Bacon’la (1214-1292) başladığını söylerlerse de gerçekte otomatik aletler yapıp işleten Cezeri sibernetik ve elektronik sistemin temelini atan büyük alimdir. 42 Cezeri, bir robot yaparak Artuklu hükümdarı Mahmud bin Mehmed’e takdim etti. Robot, otomatik olarak hareket ediyor ve kendi kendine bazı hareketler yapıyordu. Bunu gören Sultan hayretler içinde kaldı ve takdirlerini belirterek, emeğinin karşılığını göreceğini söyleyerek yaptıklarını ve buluşlarını bir kitap halinde yazmasını emretti. Cezeri bu emir üzerine, kendisini ilim dünyasında meşhur eden Kitab-ül-Cami Beyn-el-İlmi vel-Amel-in-Nafi fi Sınaat-il-Hiyel kitabını yazdı. Cezeri’nin Kitab-ül-Hiyel adı da verilen meşhur eseri altı bölümden meydana gelmektedir. Birinci bölümde su saati, kadranlı su saatinin, saat-i müsteviye ve saat-i zamaniye olarak nasıl yapılacağı hakkında on şekil; ikinci bölümde çeşitli kapların yapılışı hakkında on şekil; üçüncü bölümde hacamat ve abdestle ilgili ibrik ve tasların yapılması hakkında on şekil; dördüncü bölümde havuzlar ve fıskiyeler hakkında on şekil; beşinci bölümde derin olmayan bir kuyudan veya akan bir nehirden suyu yükselten aletler hakkında beş şekil; altıncı bölümde birbirine benzemeyen muhtelif makinaların yapılışı hakkında beş şekil bulunur. Cezeri, eserde yer alan bütün şekilleri bizzat çizmiş, renklendirmiş ve yaldızlamıştır. Eseri incelendiğinde, yaptığı makinalar, kendi kendine öten tavus kuşları, otomatik saatler, robot filler, ele su döken robot insanlar, Cezeri’nin ne büyük bir su mühendisi olduğunu ortaya koymaktadır. Cezeri’nin saatleri çalıştırma sistemi, genelde aynı mil üzerindeki bir göstergeyle üstünden, ucuna ağırlık asılı bir kayış geçen kasnak biçiminde idi. Ağırlığın düşüş hızı, yüzen bir cisimle kontrol edilmektedir.Yüzen cisim, kayışın öbür ucuna bağlanmakta ve içinde bulunduğu kap, ağır ağır boşaltılmaktadır. Bazı zamanlarda, devrilebilen bir kova otomatik olarak dolmakta ve devrilince bir mandalı iterek, dişlinin bir diş ilerlemesini sağlamaktadır. Yaptığı makinalar, mandal dişli, planga ve kaldıraçlardan meydana gelmektedir. Bu sisteminde görüldüğü gibi günümüzde motorlu araçlarda kullanılan krank milini ilk defa Cezeri kullanmıştır. Cezeri, kitabında on değişik saatin nasıl yapıldığını anlatmaktadır. Bunlardan birisi tavuskuşu saatidir. Saatin cephesi 420 cm yüksekliğindedir ve üç diş içerisinde anne, baba ve yavru tavuskuşları vardır. Her yarım saatte bir, sabit seviyeli bir kaptan akan su, eksantrik yataklanmış kayık şeklindeki kaba dolmakta, kab dolunca, devrilmekte, akan su bir çarkı döndürerek alttaki tavuskuşu da dönmekte, yavrular kavga etmekte, üstteki anne tavuskuşu ise 180° geri dönerek eski yerine gelmekte, kap tekrar dolmaya başlayınca kabın içerisindeki şamandra yükselerek, anne tavuskuşunu yavaş yavaş döndürerek gagası ile dakikaları göstermesini sağlamaktadır. Bu olay her yarım saatte bir tekrarlanmakta ve cephedeki on deliğin yarısı açılarak yarım saatin geçtiği gösterilmektedir. Bu saat 1/2 ölçeğinde İstanbul Teknik Üniversitesinde yapılmış ve çalıştırılmıştır. Fil saati adını verdiği aletinin tertibatı daha karışıktır. Burada da benzer tertibatı ile yarım saatte bir ejderhanın ağzına bir top düşmekte, filin üzerinde oturan adam kazma ile file vurmakta, elindeki sopa ile de saati göstermektedir. Benzer tertibat balıklı adam diye isimlendirilen robotta da yapılmıştır.Robot, elinde tuttuğu balıkla bardağı karşısındakine sunmaktadır. Hacamat yani kan aldırırken alınan kanın mikdarını ölçmek için kullanılan alette ise, şamandralar yardımıyla alınan kanın mikdarı ölçülmekte, üst taraftaki sekreter, elindeki çubukla kanın hacmini göstermektedir. Bütün bunlar Cezeri’nin ilim tarihindeki yerini, batılılardan çok önceleri ilmin doğuda ne kadar geliştiğini ve batıyı aydınlattığını göstermektedir. Eserin, müellifin hattı ile olan nüshası elde değildir. Ancak beşi memleketimizde bulunmak üzere dünyada bilinen on beş nüshası vardır.Memleketimizde bulunanlardan dördü Topkapı, biri de Süleymaniye Kütüphanesindedir. Arapça yazılan eser, Ahmed el-Hasan tarafından çeşitli yazmalarıyla karşılaştırılarak, yayınlandı. Cezeri’nin bu meşhur eseri 1974 senesinde Al-Jazari’s Book of Knowledge of Ingenious Mechanical Devices adıyla Donald R. Hill tarafından İngilizceye tercüme edildi. Eserde tarif ettiği makinalardan birkaç tanesi Wiedmann tarafından yapıldı ve başarıyla çalıştırıldı. Cezeri’nin kitabı 20. asrın başından itibaren batıda büyük alaka gördü. Bilhassa Prof. Wiedmann bu eseri inceleyerek Almancaya çevirmiştir. Prof. Wiedmann; ’On dokuzuncu asra kadar yazılan teknik eserler arasında, astronomiye ait olanlar hesaba katılmazsa, Cezeri’nin bu eseri en önemli ve en yüksek seviyede olanıdır.’ demektedir. Cezeri’nin kitabının İngilizce tercümesine bir önsöz yazan meşhur bilim tarihçisi Prof. White Jr. önsözün bir yerinde; ’Batılı bilginler konik sübabların ilk defa Leonardo’nun çizimlerinde görüldüğünü öğretirler. Halbuki Cezeri’nin resimlerinde de bunlar gözükmektedir. Bunun gibi segmant dişlileri de, ilk defa açıkça Cezeri’nin eserlerinde görülmektedir. Batıda ise bunlar, Giovanni Dondi’nin 1364 senesinde bitirdiği astronomik saat ile 1501 senesinde büyük fen mühendisi Francescio Giorgio’nun eserlerinde ortaya çıkmış ve genel Avrupa dizayn literatürüne girmiştir.’ demekte ve birçok tertibatın Leonardo ve diğerlerinden çok önce Cezeri tarafından yapıldığını açıklamaktadır.